9 Mart 2013 Cumartesi

sarı lira

‘Yaşamak değil, beni bu telaş öldürecek’ 
Dediği gibi şairin ; 
O telaşla bırakın Paris yolunda ılık rüzgarla taramayı saçlarınızı 
Sevdiğimizle doyasıya bir sohbet bile edemezdik biz... 
Gözümüz saatte söyleştik hep, 
Koşuşur gibi seviştik, yarışır gibi çalıştık. 
Hep yetişilecek bir yerler vardı, aranacak adamlar, yapacak işler... 
Bir sonraki günün telaşı, bir öncekinin tersine bulaştı 
Başkalarının hayatı, bizimkini aştı.
Kör karanlıkta çalar saat sesi yerine ; 
Kuşluk vakti, kızarmış ekmek kokusu 
Veya yavuklu busesiyle uyanma düşlerini ha babam erteledik. 
20’li yaşlardayken 30’lara kurduk saatin alarmını 
30’larımızda 40’lara, belki sonra 50’lere... 
Lakin öyle yanlış kurgulanmış ki hayat, 
Kuşlukta uyanma fırsatı sunduğunda size, 
Artık uyku girmez oluyor gözlerinize... 
Doyasıya söyleşmek, telaşsız sevişmek için bol zamana kavuştuğunuzda, 
Söyleşecek, sevişecek kimsecikler kalmıyor yanınızda... 
Özenle sakladığınız bir sarı lira gibi ömrünüz; 
Vakit gelip sandıktan çıkardığınızda, bir de bakıyorsunuz ki, 
Tedavülden kalkmış. 

Orhan Veli Kanık

Bir sevgilinin size verebileceği pek çok hediyeden daha güzeldir satırlar; üstelik gerçeklerse. Görürsünüz ki sizin gerçekleriniz, çoğu zaman gözünüzü korkutan gerçekleriniz, paylaşılıyor. Her şey basitleşiyor o an. Hayat güzelleşiyor. Aksilikler törpüleniyor, yumuşuyorsunuz. Onun hayatınızda olması, sizi dik tutan, tutunduran şeylerden. Teşekkür ediyorsunuz, önce içinizden, sonra bağıra bağıra. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumu olan insanlara bayılırız biz.