22 Kasım 2011 Salı

mazeretsiz asabi


Bir aydınlanmanın eşiğindeyim. Kendi içinize bir yolculuk gibi düşünün bunu, eksiklerinizi, doyurulmamış yanlarınızı keşfediyorsunuz...Öyle ki bütün benliğimi sorguluyorum, bildiklerimi gözden geçiriyorum; kendimle kıran kırana bir mücadele içindeyim...
Angry Birds oynuyorum. 
Ya.
Bir grup tombul kuşun yumurtalarının çalındığını fark etmeleriyle başlayan gerginlik, akabinde hısımlar arasında yaşanan itiş kakış arbede ve ardından yerini alan ebedi düşmanlık...Tabi canım, var bir felsefesi oyunun.

Birin biri, üçün beşi derken, -demek ki- içimde Mario'dan beri hiçbir oyunun dolduramadığı bir boşluğu doldurduğumu fark ettim bu oyunda. Ben ruh hastası bile olabilirim. Tam teşhisimi henüz koymadım ama, kuşlara kızıyorum, yeşil domuzların kafasını gözünü patlatmak istiyorum.

Bence Angry Birds'ün memurlar arasındaki popülerliği tavan yapacak; kamu kurumlarında solitaireden sonra en çok oynanan oyun olması an  meselesi. Bu konuda istatistiklere öncülük edecek memur kesimden, Ankara'dan, haberleri bekliyorum yakın zamanda. Zaytung'a düşmesi de muhtemeldir bence, oradan bir "muhabir" konuyla ilgilense keşke. Ama gelelim asıl rahatsızlığıma...

Lise hocalarıma çok kızgınım. Hem okulda hem dersanede, yabancı dil bölümü seçtiğimden beri zaten gereksiz, yersiz, atıl öğrenciler kapsamında değerlendirildik. Hadi bunu hazmettik derken müfredatımızın da bizi tek yönden "geliştirmek" istediği aşikardı. Felsefe, sosyoloji gibi, lisede asla sallamayacağımız kesin olan ancak bir matematikten ya da fizikten çok daha acilmiş gibi düşünülen dersler koydular önümüze. 
Hayır sayın bakan ya da ötekiler! Bunlar da hayatiydi evet, ama tek başlarına eksiktiler. Nitekim olmadı işte. Bana kısacık fizik (sayısal) hayatımda, sadece bilmem kaç santimetre küplük alanını bilmem ne kadar gümüşle doldurduğum kütükleri, denge noktasını hesaplamaya uğraştığım çubukları, kaç kere döndürürsem yerine oturtmuş olacağımı -Allah beni kahretmesin!- bir türlü çözemediğim vidaları öğretmenin yanı sıra; iki saat de atışları öğreteydiniz ya... 

Bunu geçen gün oyunu bilgisayarıma indirirken Onur söyledi. Atış bilseydin vururdun hepsini dedi. Ay içime oturdu! Ben bilmiyorum o mancınığı kaç derece gerersem o lanet yeşil domuzların kafasına kafasına düşebilirim...Öyle büyük zayıflık ki temel fizik bile bilememek, kendini böyle basit bir oyunda bile gösteriyor işte. Sonra sen otur ezbere say kızım romantikleri, klasikleri, yetmedi neo-klasikleri...Tabi ciddiye almazlar seni, iki kuş fırlatamıyorsun...

Bilmiyorum işte, bir anlığına hakikaten ciddiye aldım durumu bugün. El kadar çocukların çatır çatır oynadığı, level / score tanımadığı şu zamanda hala...Şu cümleleri hatırlıyor musunuz?

"Ayyy, Candy inanma şu cadıya; Anthony ne yakışıklısın"
"Mario'da değirmenlere geçtim, daha üç canım var" 
"Tasoların hepsini keydim" gibi, seneler önce kurulmuş cümlelerin sıcaklığına sığınmak zoruma gitti bir an.

Saide "asabi guş" diye çevirdi bunu, biz de  çok sevdik. Artık tepem atınca asabi guş oluyorum. Tepemin de bir çok şeye kolayca atabildiği, dişe dokunur ele gelir kayda değer sebepler aramadığı düşünülünce; asabiyet oluşumdandır, kendimdendir. İnşallah hiç rast gelmeyesinizdir.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumu olan insanlara bayılırız biz.