25 Nisan 2012 Çarşamba

Adabazar

Beşeri talukattan ben, kendim olarak, nasıl da iradesiz ve dengesizim diye halen daha kendimi hayretten hayrete atıyorum. Olacak iş değil. Daha Saide'nin geliş haberiyle sekteye uğradı rejim. İlk günler biraz vicdan yaptım, yok şunu yemeyeyim, ay o kadar almayayım... Sonra koptum gittim. 

Dün gece Saide gitti ve ruh bedene döndü. Bu sabah yeniden çok pis rejim yapıyorum. Ciddiyim.

Saideli günlerimizi anlatmayacağım. Çok yüzeysel ve özet olarak "keyifli" der geçerim zira blogumu bir seferlik Saide'ye kiralayacağım. Bu kısa tatili bizim adımıza kendisi geçecek kayıtlara.

Ben öğretmen olacağım galiba.

Tepeden inme bir gelişme falan değil bu. Zaten sinsi sinsi, aylarca sabırla bir kenarda durup, lan sonunda gelecen sen bana diyen öğretmenlik, ayaklarıma dolanır oldu son günlerde. Anaç bünyeme anaçlık katacak bu güzide mesleği pratikte icra etme fikri ise halen günde beş öğün aklıma üşüşen düşüncelerden sadece bir tanesi.
Ne olacağına karar verme yaşımın hayli geçtiğinin farkındayım elbette. Dahili ve harici sebepler, psikoloji gelişmemdeki gecikmeler, mükemmelden biraz daha iyi olan şansımın bana rötar yaptıra yaptıra rötarlı ve atarlı bir insana dönüştürmüş olması... 
Önceki yazılarımda Adapazarı'nın yıllardır eziklediğimiz duruşundan biraz bahsetmiştim. Hepsini bir kez daha yalıyorum. Yutuyorum. 
Halt etmişiz biz onu gençler. 
Bakınız, zihniyet özünde aynı zihniyet, buna pek müdahale edilemeyeceğini zaten biliyorduk fakat ben gideli bu şehre olanlar azizim.... Adabazarlı'ya bir kaç beden büyük gelir.
Her ay bir kaç kere operaya gitmezsem işim yürümez; boğaza karşı şampanya havyar yapmazsam günüm geçmez gibi kıçımın kenarı takıntılarınız yoksa, Adapazarı bize yeter bir yer haline gelmiş. Hatta kimimize çok fazla. Gelişim çarpmış belli bir kitleyi.

Yüzeysel bir şekilde biliyorduk alışveriş merkezleri, cafeler vb alanların açıldığını. Bu kez denedim. En bulunmayacak kitapları sordurdum, vardı. Mönülerde en ender rastlanan yemekleri aradım, yapıyorlardı.
Velhasıl, kırıp dizini oturmaya gelen ben, yapabilir miyim diye gizliden bir korku taşıyordum. Sen özgür kız, memleketleri arşınla, sonra gel bahçeye nane maydonoz ek, domestik hayata alış... şeklinde.
Sanrım yapabilirim.
İstanbul... Eğer beni ısrarla çağırmazsan pekala sensiz yaşayabilirim. Çocuklar sende kalabilir.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumu olan insanlara bayılırız biz.