Bir postla insan kendinden nasıl tiksindirilir şimdi hep beraber görelim:
Günde 3 ana, 13 ara öğün hizmetiyle Dağdibi Tatil Köyü bu yıl da Adapazarı'nın incisi, Sakarya'nın birincisi...
Anne biz nah kilo veririz.
Sıkılmakla filan da bir alakası kalmamış artık, yok. Meslek icabı yiyoruz biz. Ağır yiyiciyiz. Yaşamak için yemiyoruz, yemek için yaşıyoruz felsefesini layıkıyla hayata geçiriyoruz. Çok pis yiyoruz. Trabzon tereyağı filan yiyoruz. Öküz müyüz neyiz.
Kahvaltıyla başlıyor süreç. Öğlen yemeğine kadar birkaç posta kahvaltı ediyoruz. Kirazlı, karpuzlu, yoğurtlulu, sıvılı, gazlı, çörek otlu...
Oh. Açlıktan tansiyonumuz düşmeden öğle yemeği saati geliyor. Ama yediklerimize dikkat ettiğimiz için -çünkü biz yediklerimize dikkat ediyoruz- salatalık domates kepek ekmek çorba sebze türevlerinden yiyoruz, posta posta. Döne döne.
İkindiyi zor ediyoruz. Neyse ki çay demliyoruz da ay iki kurabiye bişey atıyoruz ağzımıza, kan şekerimiz düşmeden geliyoruz kendimize. Sonra döşümüzü yelleye yelleye, ofuldanıp pofuldanarak, havaya neme kaydırarak akşam üstlerinin tadını çıkarıyoruz. Oysa yutağıma kadar yiyecekle dolu bedenim terlemesin de n'apsın...
Sonra için bir kazın, bir kazın.... İçeri nasıl atacağımızı bilemiyoruz kendimizi. Annem bir yandan roka marul limon salata peşinde, ben yemekleri ısıt, tabak çanak koy. Tam gözüm kararıyor derken atıyorum ağzıma iki lokma, oh mis. Ardından gelsin meyveler, gitsin çerezler, koşsun bisküviler, durmasın içecekler...
İki kilo fazlam var zaten. Birkaç hafta daha böyle dikkat ettim mi, plajlar hatun görsün.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumu olan insanlara bayılırız biz.