6 Haziran 2012 Çarşamba

habitat

Merhaba günlük,
(korkarım sana bundan sonra sapına kadar klişe şeyler yazacağım, girişte bir deneme yapayım istedim)

Günlerdir ortalıktan kayboluşum diyecek bir söz bulamadığımdan değil; bundan sonra yazacak bir konu bulamama korkumdan. Kendimi dinliyordum.

Baba ocağına resmi ve fiili taşınmam gerçekleşti, günlerdir eşya yıkıyor kurutuyor, kendime saydırıyor, eşyalara küfrediyor ve yerleşmeye uğraşıyorum. Hiç bilmediğim ne çok eşyam varmış. Senelerce alıp alıp durmuş, dolaptan tek bir çorapçık dahi atmamışım maşallah. Müsrifmişim ben kısaca. Ayan beyan gördüm.

Alımlar durduruldu nitekim.

Gerçi senelerdir evde yaşamamış olmanın verdiği turisitlik hissi yüzünden, gardırobumu kullanmaz, odama hiç yerleşmezdim. Eşyalarımı valizden alır, yine valize koyar, çıkar giderdim. E gardırobun içinde de ayrı bir habitat olmuşmuş tabi zamanla. Kendi başına bir kişilik kazanmış dolabım, yerlileşmiş. Dolaptan koparamadığım eski tişörtler, ahşabın içine işlemiş pantolonlar oldu.

Velhasıl günlerdir değişik duygular yaşıyorum. İlkokul karnelerim ve ilk resimlerim (dışarıdan içi görünen bir ev çizmişim, avizeler, soba boruları...), varlığını uzun zaman önce unuttuğum bir eşya, kuruyasıca çöpçülük huyum yüzünden birikmiş sinema biletleri, not kağıtları.... Derken pek çok anı üst üste biniyor, birden ana dönemiyorum veya zamanda seri biçimde ileri geri saramıyorum. Ambale oldum.

Şimdi.
Gelelim korkuya.

Günlerdir anlatmaya değecek tek bir şey yok gibi. Ve günlerdir de kafamın bir katmanında o sorucuk beni yiyip duruyor.

Devamlı aynı insanları göreceğim bundan sonra, ve o insanlar maalesef ki hep aynı şeylerden bahsediyorlar, her gün aynı şeyleri yapıyorlar. Ne bir insan hikayesi çıkarabileceğim, ne de değişik bir anı yaşayabileceğim diye düşündüm. İnsandan, toplumdan beslenen sanatçı kaprisi yapayım dedim bugün, evet. "Beslenemiyorum arkadaşım."

Kendi öz salaklığım, benim vakalarım da bir yere kadar. 

Şimdiye kadar böyle miydi? Günlük yazmaya karar vermemdeki en büyük etken hayatımdaki bu hareketleri kaçırmamak, iyi kötü hepsinden istifade etmek istememdi. Her gün, her gün olmasa gün aşırı birini dövmek istedim; ve şaşmaz ki her gün kafamı bozan biri ya da birileri oldu. Komik olaylara, sokaklarda komik yazılara, konuşmalara şahit oldum. Kötü kareler gördüm; konuşmalar işittim.

Artık günlük tutmaya değer bir hareket kalmadı mı? sorusuna yöneliyorum ister istemez.

Şimdi ise bu dinginlik, bu rahatlık, bu huzur.... Yok... Ben de nicedir böyle bir kavram yok. O kadar yok ki, ben bunu ev hayatının monotonluğu diye yorumlar oldum. 

Tamam; ben cevabımı aldım, Allah'tan belamı istiyorum ben zahir. Rahat öteden beri batar zaten bana.

Derken dev bir şimşek çaktı. 
Tamam ya. Anladım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumu olan insanlara bayılırız biz.