23 Haziran 2012 Cumartesi

eşek-hoşaf korelasyonu

Kimse facebook profilindeki kadar güzel, nüfus cüzdanındaki kadar çirkin değildir.

Bu cümle yalnızca ve yalnızca doğruları anlatırken, aynı zamanda fotoğraf sanatının tüm hainliğini, ikiyüzlülüğünü, çamurluğunu da gözler önüne seriyor.

Mesela hiçbir gelin, o stüdyo fotoğraflarındaki kadar ne buğulu bakıyor, ne de mükemmel görünüyor. Kızcağızlar şaşkınlıktan belerik belerik bakıyorlar etrafa, terlemekten fondötenleri bozuluyor. Ne de damatlar o kadar hokka burun. Bırakın  Allaşkına.
Keza, benim bir mezuniyet fotoğraflarım vardı, kendimle yeniden tanışmıştım. Bir aynaya bir resme bakıyorsunuz, o zaman insanın içsel bunalımının ve dahi isyanının ne denli olduğunu tahmin bile edemezsiniz işte.
Ya da web sitelerinde hiçbir otel, restoran, kafe vb. o kadar nezih, rüya gibi olmuyor. Bir gidiyorsunuz, sıradan saten örtüler, taftadan runnerler, giydirme sandalyeler, yıkanmaktan çizilmiş alelade kadehler... 

Bu ikiyüzlülüğe oldum olası gıcığım; ancak isyanımı bugüne kadar dillendirmeyişimin altında fotoğrafçılığa içten içe hayranlık ve şükran duymam vardı. Sonuçta en olmayacak hallerimi "gideri var"laştıran şey bu ışık sanatı... Kabul etmek lazım.

Hal böyleyken, insanlar ve mekanların yanı sıra, her türlü nesneyi de olduğundan çok daha çekici kılmak mümkün. 
Misal, has bahçemizin mahsulü şu aşağıdaki gariban vişnecik, dutcuk... Ve en önemlisi, iki ay önce can erikken höşür höşür yediğimiz, şimdi kızarıp mılkıyınca (yumuşayınca) yüzüne bakmadığımız erik...



Şu fotoğrafa bakınca hiç anlıyor musunuz artık o erikleri yemek istemediğimizi, kendilerinden hoşaf kaynatılacak olduğunu? Vişnelerin bazılarının arka yüzlerinin çürük olduğunu?

Yediniz mi? Bence yediniz.


3 yorum:

Yorumu olan insanlara bayılırız biz.