Son günlerin, suni muni değil, eni konu gündemini oluşturan mevzu malum: kürtaj ve sezaryen.
Günlerdir bütün mahremimiz ağızlara sakız oldu.
Ben bu konuda bir şey söylemek hiç istemedim baştan. Verilen tepkiler ve sürülen savlar çok acayip çünkü. Kadınların verdiği tepkilerden de çok sorunlu olanlara rastladım. Hükümet açıklamaları zaten malum. Doğru savunulması lazım konunun, feryat figan, hakkımız da, bilmem ne de... Sanki her hakkım olanı şimdiye kadar bağır çağır elde edebilmişim gibi, bunun kadar hassas bir hakkımı bu şekilde alabileceğim Böyle bir yere varılmayacak korkarım...
Adam hazırlamış taslağı, geçirecekler; sen elin böğründe karnın burnunda kalacaksın.
Açıkçası kafamızın örtüsüyle uğraşmakta bir çözüm göremeyen devlet büyüklerimiz, sanıyorum bu kez de aşağı inmeye karar verdi.
Neden ki? Başbakanın kendisi daha evvel defalarca anneliği tatmış gibi, devamlı hissi açıklamalar yapılacağına, damardan girileceğine, bilimsel konuşulsa ya? Hakiki demografik nedenlerini öne sürse mesela. Niye sapır sapır çocuk doğurmamız gerektiğini anlasak...
Bombalar ardı ardına geliyor. Doğurun biz bakarız, tecavüzse de fark etmez, iki ıkın sıkın, ziyan mı edelim, düşmüş bir kere rahime...
İki ıkınıp sıkınmaktan ibaret olsa keşke annelik. Keşke birileri anne insanın; anne köpekten, anne ayıdan, anne filden bir farkı olduğunu anlasa...
Korkarım sonraki adımlar şöyle gelişecek:
-Okumayıp aileleriyle yaşayan kızlar, üçten fazla görücüyü reddedemeyecek.
-Evlilikten kasten kaçan her kıza çeşitli hukuki yaptırımlar uygulanacak.
-Devlet bütün kısırlık tedavilerini üstlenecek.
-Bütün kadınların yumurtlama günlerine dair takvimlerini tutacak ve eşlerine o günlerde belli süreler görev izni verecek.
Ve kaçınılmaz olarak Türkiye büyüyecek. Elbette büyüyecek. Doğan bazı bebeklerin damarlarında annesinin ve bilmediği bir adamın kanının yanı sıra, demokrasi akacak.
bir sonraki adım "her epilasyon bir hiroşima, her ağda bir nagazaki" şeklinde olabilir. bi de kokulu pedler çok zararlıymış, valla bak.
YanıtlaSilNe yaparsanız yapın, hiç bir şekilde kürtajı bir "hak" olarak addedemezsiniz.
YanıtlaSilGerçekten de, BİLHASSA, bilimsel olarak ve inananlar için de inanmayanlar için de (ben inandığım için bu şekilde düşünmek zorundayım) Allah tarafından o et parçasına can bahşedildikten sonra, kürtaj tam anlamıyla CİNAYETTEN başka bir şey değildir. O et parçasına can verildikten sonra öldürülebilirliğini savunan kişi, çocuk madden dünyaya geldiği zaman da öldürülebilirliğini savunmak zorundadır.
Bunun öncesinde kürtajı savunan kişi yine ileride dünyaya gelecek bir kişinin yaşama hakkını elinden almış olmaktadır. Ne derseniz deyin. Sonuç olarak ortaya çıkan şey budur ve değişmez. Zira, anne pasif kaldığı bir durumda, normal hayatına devam ederken rahmindeki et parçasına Allah can bahşeder. Anne bunun için uğraşmaz. Doğumdan sonraki uğraşlarından ötürü ce Cennetin en yüksek mertebelerini hak eder.
Kaldı ki, Türkiyede 1983 yılında itibaren kürtaj, 10 haftalık gebelikten sonra olmamak şartı ile isteyen herkese serbesttir. ABD'nın bazı eyaletlerinde tamamen her aşamada serbesttir. ABD'de çeşitli istatistiklere göre, 1980-1990 arasında her 3. (üçüncü) çocuk, yani her 3 çocuktan birisi kürtaj sonucu dünyaya gelmeden öldürülmüştür.
Bu arada, 10 haftalık bir çocuğun, İNCE BAĞIRSAKLARI da dahil olmak üzere, bütün vücut organları şekillenmiş durumdadır.
Paylaşmak istedim sadece. Dünya, gittikçe vahşileşiyor sanki. İslamiyetin ne kadar yüce bir din olduğunu bu tartışmalar neticesinde tekrar anladım.
Saygılarımla.
Teşekkürler.
YanıtlaSilŞahsi fikrim, yazımın bir kısmında da bahsettiğim üzere, kendini yerden yere atarak "kürtaj bizim hakkımız" diye bağırılmaması yönünde. Çünkü her iki tarafında haklı gerekçeleri var. Net bir biçimde görebildiğim tek sorun, devletin beni geçiyorum, doktorlara bile sorma gereği duymadan pervasız ve de fütursuzca ahkam kesiyor olması. Kendisi defalarca doğuma girmiş, her özel hastanenin doğumhanelerinde dönen rant kavgalarına bizzat tanıklık etmiş gibi, ortalığın altını üstüne getiriyor. Varsa makul bir tezin, insan gibi gerekçelendirirsin. Dayatmazsın! Karşındaki de insandır neticede. Kadın bile olsa...
Ve konunun istisnaları adam gibi ayırt edilmeliydi, tecavüz gibi asla istenmeyen gebelikler konusunda bilhassa. Ya da illa böyle bir trajedi yaratmayalım. Düşünelim ki ben özürlü bir çocuk dünyaya getireceğimi biliyorum; madem Allah benim içimde bir hücreye can bahşetti, bu yükle yaşayıp isteyip istememenin kararı Allah ile benim aramda olmalı. Bu benim, karar annenin vicdanında olmalı. Bununla yaşayamayacağını düşünen biriyse ve bu durumda bebeğinden keyfi vazgeçebiliyorsa zaten annelik gibi bir mertebeye layık olamayacak biridir.
Konu derin, yaralar derin. İslam teslimiyet dini, bunda hemfikirim. Ve hepimiz aynı Allah'a tek başımıza döndürüleceksek, bırakılmalı ki herkes kendi sınavını kendi versin.
Bu şekilde barlarda, orada burada kürtaj yapılmaya çalışılarak can veren pek çok genç kız haberi çıkacak mesela; doğuramayacak ama aldırmayı da beceremeyecek. Görüldüğü gibi yaralar derin; olaya önce ahlak dersinden başlanmalı. Mesela belki dizilerde herkes hamile kalmamalı, aynı aile bireyleri aynı adamla defalarca düşüp kalkmamalı... filan.
Umarım beni de, bizi de anlayabileceğin bi açık kapı verebilmişimdir.
Saygılar.