23 Mayıs 2012 Çarşamba

ne alabiliyorum, ne verebiliyorum

Verilmesi gereken kararlar, boy boy, dizi dizi. Bitip tükenmeyecek gibi bazen. Ne içmek istediğime karar vermekten başlayıp, kiminle yaşayıp nerede yaşlanmak istediğime karar vermeye kadar gidiyor.

Başımıza gelen en acılı, en çaresiz ve lanet olsun ki en soyut kelime 'karar'. 

Kendiliğinden seyretmiyor işte hiçbir şey. Etmiyor. Aptal gibi bekliyorsun, bembeyaz bir zaman akıp geçiyor. Yön vermezsen öylece kayıp gidiyor ömründen. Ama yön veremiyorsun, çünkü karar veremiyorsun. Veremiyorum.
Her sabah güneş doğuyor, sonra akşam olunca batıyor. Hayata dair her şey akışında gidiyor; ama benim öz hayatıma mutlaka rötuş yapmak gerekiyor. Ellemeden olmuyor işte. Ama elleyemiyorum. 

Her gün günde birkaç defa içimden geçiyor da geçiyor cümleler, artılar ve eksiler... Tartamıyorum. Karar veremiyorum.

Kim böyle biriyle yaşamak ister ki. Bazen ben istemiyorum. 

Herkes yük geliyor hayatıma. Ve çıkardığımda ne kadar gereksizleşiyorum. Yalnızlaşıyorum. Basitleşiyorum. Buna rağmen ne ileri bir adım atabiliyorum; ne de gözden çıkarabiliyorum.

Her şey yük geliyor hayatıma. Yıllarca ne diye okuduğumu, ne için çalışacağımı, emekli olunca ne düşüneceğimi, tatmin duygusunun nereye kadar öznel olduğunu, benim için ne ifade edeceğini, nasıl bir eş olabileceğimi düşünüyorum. Her şey yük geliyor. Bunları çıkardığımda anlamsızlaşıyorum. Sığlaşıyorum. Soluklaşıyorum. 

Sonunda gece oluyor. En çok o zaman düşünüyor fakat yine de ne yazacağına bile karar veremiyor insan. Onca düşüncenin arasından öznesi olmasa bile nesneli, yüklemli düzgün bir cümle bile çıkamıyor işte. Film kopuk. Cümleler de.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumu olan insanlara bayılırız biz.