17 Mayıs 2012 Perşembe

bloggerlara altın öğütler

Aslında içimde daha ne çok katmanlar var. İnsan düşündükçe anlıyor derinliğini; neleri zincirlediğini, neleri afişe ettiğini. 

Blogumda yazdıklarımın da içinde ne çekişmelerim, ne gizli özneler, ne tecahül-i arifler var aslında... 
Siz bakarken yazamıyorum. Biri bakarken yemek yiyememek, soyunamamak gibi yani.

Önceden de günlük tutardım, başlıca nedeni yıllar sonra her şeyi benim için vurucu olabilmiş ve sivrilebilmiş, mahrem detaylarıyla hatırlayabilmek. Ama burada yeterince şeffaf değilim, olamıyorum. Çünkü günlüğümü okutuyorum.
Bu amaç doğrultusunda blog yazmak çok da iyi bir fikir değil galiba. Ya da bu blog, halt yemelerim, komik anlarım yahut iz bırakmış anılarımdan ibaret olacak daima. Hep beraber gülüp eğleneceğiz burada ki ben bundan ziyadesiyle memnunum.

Evet, en yalın halimde kalamıyorum burada çünkü siz bakıyorsunuz; bakmanızı ben istiyorum ve evet, bunu  istiyorum.

Ben zaten blogun ana fikri olan internette günlük tutma şeysine baştan gıcıktım. Günlük dediğin okunmaz, reklamı olmaz. Blogta ürün tanıtılmaz, satış yapılmaz, herhangi bir yer gibi iç kusup terk-i diyar edilmez. Arada bir seni ciddiye alıp kelimelerini paylaşan adamlara nanik yapılmaz. (Ev sahibesi kimliğim atağa kalktı, misafir ağırlamaya çevirdim olayı ayak üstü; ama hani şimdi ben bir aydır kadınlarla yaşıyorum ya, oluyor böyle taşkınlıklar, normalleşecek tabi.)

Kısacası özünde, günlük senin yansımandır, sadece sana görünmelidir. Zaten onu burada paylaşıma açtıysan, mutlaka aradan bazı sayfaları yırtıp almışsındır. Sadece sende kalması gerekenleri...
Ben de, arta kalanları paylaşmaktan, -tivit mantığından çok farklı olarak- bu anları tarihime geçirmekten çok memnunum. 
Zira insan insana benzer; insan halleri de öyle elbette. Kendimden biliyorum; siz bazen benim hallerimde kendinizi görürsünüz, sizinle hiç tanışmayacak bile olsak bir bağımız olur o zaman.

Dünyanın bir yerinde, hiç tanışmadığın bir mektup arkadaşına kendini açıp, duygularından bile bahsedebilir insan. 

Bazen seni en iyi, hiç tanımayan biri anlar.

Bazen kendine bile sesli söyleyemediğin bir şeyi, hiç görmeyecek olmanın rahatlığıyla bir "tamamen yabancı"ya anlatırsın.

Duygular her bedende benzer reaksiyonlar yaratır neticede. 

Ve neticede, hiçbir fayda beklentisi barındırmayan bu arkadaşlık hürmet edilesi bir bağdır.
Bazen beni dinlediğiniz için teşekkürler.

Bu noktada, etrafımı aniden saran kadınlı hayatımdan kaynaklandığını düşündüğüm, olsa enteresan olurdu ya dediğim bir fikrimi de açmak isterim:

Bloggerlar gün yapsın efendim. Her ay bir bloggerın bloguna gidilsin, bir tema üzerine sohbetler edilsin, ikramlar yapılsın...
Bu süpersonik teklifim de vatana millete heyirli olsun. Acayip kreatif bişey oldum çıktım. (!) Farkındayım. En azından.


2 yorum:

  1. ozaman ilk konu senden çıksın da senin blogunu biraz kirletelim :)

    YanıtlaSil
  2. Rica ederim. Orijinal sayılabilecek pek bir şeyim yok ama an itibariyle içinde bulunduğum ev taşıma, nakliyat gibi konularda fikir beyanında bulunabilir ve dahi blogumda at koşturabilirsiniz :) Mesela ev sahipleri... Hayır hepsi cins olmak zorunda değildir herhalde...

    YanıtlaSil

Yorumu olan insanlara bayılırız biz.