6 Mayıs 2012 Pazar

kevsel aktiviteler

Kendim diye söylemiyorum, beni alan yaşayabilir! Yani. Belki.

Liseye başladığım yıllarda annem "Sopa gibi yetişme!" başlığı altında pek çok alanda eğitimlere tabi tutuyordu beni. Günden güne yeni bir alanda "elim kırılıyordu". Eli kırılmak, alışmak manasında, bizim evde çok kullanılan annemsel bir deyiştir. Cam silme, iyi pilav yapma, Türk kahvesi pişirme vb. 

Nirvanaya ermiş bir kahvenin ölçütü de "nallı pire yürür" lafıdır. Hani öyle bir köpük tutturmuşum ki üstünde pire nalla bile yürür. Hey gidim hey.

İyiydim o zamanlar ya. Baya baya, bildiğin becerikliydim. Hani bir an evvel okulu bitirip gelsem, Hakkı Beylerin oğluna, Sacide Teyzenin eltisinin torununa filan düşünülebilecek potansiyelim vardı. Kimseler içimde bir yeşil parkalı olduğunu bilmiyordu o vakitler tabi.

Üniversite yıllarında ise senede bir vaki olan gaza gelmeler dışında hazır çorba-makarna-yumurta üçlemesine sarıldık. Nasıl paslanmışız. Nasıl küflenmişiz.

İlk günler kahveye bok atayım dedim, anne kahve bayat mı ne, çok karıştırmaya gelmiyor mu ne, sıcak su mu koysaydık ne... Arkamdan annem nallı pirelik fincanlarla geldiğinde kırıp dizimi oturdum aşağı neticede.

Derken derken sen bir açıl, bir açıl. Tazı gibi koşturmaya başladım mutfakta. Bunu hem kendime kanıtlamak, hem de hayatımda fark ettiğim büyük bir ironiden bahsetmek maksatlı fotoğrafladım:

                                 

Bir halt beceremedikçe sinir bastı, kan şekerim mi düştü nedir, önce tatlılardan girdim. Çilekli turtadır kendisi. Kimseninkiyle yarıştırmayın, çok rica ederim.

Tattık baktık, insan içine çıkar notunu verdikten sonra level atladık. Bugünkü eserim zeytinyağlı sarma:



Yedik. Yenebiliyor.

Şimdi gelelim konuya. 
Ben bugün sarma sararken annem ve babam düğüne gitmek içün hazırlanıyorlardı; koşturmalar, ütüler, traşlar, kokular... Onur, İzmir Swiss'te havuz keyfi yapıyor, kokteylini yudumluyordu. Kerem Beşiktaş'ta saz arkadaşlarıyla brunch yapıyordu. Ve tüm bunlar olurken ben, muşamba örtülü masamıza oturmuş sarma sarıyordum...

Allah'ım ben n'apıyordum? İki hafta önce metropollerde fink atan serkeş ruh ben değil miydim? İçimdeki kadını durduramıyordum. Yeteneklerime mani olamıyordum. Of.

Arada bir böyle ani anaçlık patlamaları yaşıyorum. Uzun zaman cinsiyetimin doğasını doya doya yaşayacak imkanlarım olmadı sanırım. Ama dizginliyorum bunu. Akşama doğru buldum zaten yine kendimi. Kuzenle bisiklete bindik, dondurmacıya gittik, terledik, yine aynı şebektim işte.


4 yorum:

  1. "İçimdeki kadını tutamıyorum..."

    demişsiniz. Kadın-erkek lişkilerinde, her iki cinse de toplum tarafından verilmiş görevler olduğu söylenir. Ancak bu görevleri illa ki de toplum vermek zorunda değil. Bazı şeyleri kadınlar "daha iyi" yaptığı için kadınlar yapar, bazı şeyleri de erkekler "daha iyi" yaptığı için erkekler yapar.

    Buna en güzel örnek de çocuk yetiştirmek.. Bir erkeğin çocuk yetiştirdiğini düşünebiliyor musunuz? Emin olun sağda solda kimsesiz, "unutulmuş" çocukların sayısı çok daha fazla olurdu. Vücutsal kabalık bile ancak babalığa izin veriyor..


    Neyse, bütün kadınların özlerine dönmelerini,, erkekleri yemek kursları köşelerinde çürütmemelerini istiyoruuummm.. :)

    YanıtlaSil
  2. düşüncelerinizin çoğunu paylaşıyorum. gerçi çocuk yetiştirmenin istisnaları olabilir belki ama ütü konusunda her türlü iddiaya girerim, kadın işidir :) yemek konusunda ise beni katlayıp cebinden çıkaracak pek çok erkek olduğundan eminim.

    samimi yorumunuz yanı sıra, isminizi olmasa da cinsiyetinizi ele verdiğiniz içinse ayrıca teşekkür ederim :)

    YanıtlaSil
  3. Tam tersi... Ütü yapmaya bayılırım. Evlenirsem kendi ütümü kendim yapaccağıma dair kendime söz verdim. Yemek yapma konusunda, kabiliyetli erkekler var ama yemek yapmanın zorluğundan değil, erkeklerin tembelliğinden dolayı erkek işi olamaz bence. Babam, annem olmazsa sadee karpuz/kavun ve peynir yiyebiliyor.

    Yemek yapabiliyorum ben de, ama yapmayı tercih etmiyorum. Lokantalarda yapılmışı var :)

    Günümüzde, kadınlar, feminizmin geleneksel toplumun bütün yönlerine önelemeden geçirmeksizin karşı çıkıyorlar.Ve kadını erkekle tıpatıp aynı ele almak istiyorlar.

    Ama farklı, iyi ki de farklı... Erkeklerle dolu bir dünya düşünemiyorum :)

    YanıtlaSil
  4. yazılarımın toplamında bahsetmeye çalıştığım şeylerin bir özeti olmuş yazdıklarınız. yanlış feminizmin yıkıcı etkileri gibi... tamamen aynı fikirdeyim.
    katkılarınız için bir kez daha tebrik ve teşekkürler.
    not: sizin babanızdan bende de var. ama tanrı annemi yarattı :)

    YanıtlaSil

Yorumu olan insanlara bayılırız biz.