6 Ekim 2011 Perşembe

İç Döküntüsü

Evimin karşısında bir ilköğretim okulu var. Sabahçı-öğlenci olarak eğitim verdiği çok açık çünkü sabah 7 itibariyle ziller çalmaya, kendi çocukluğundaki müsamerelerde yeteri kadar mikrofona dokunup hevesini alamamış, topluluğa hitap etmek içinde ukde kalmış müdür ve müdür yardımcılarının eleştiren nidaları gelmeye başlar. Ve ben uyanırım. Dahasını da ekleyeyim: okulun iki çeşit zili var: Biri öğrencilerin teneffüs ve ders başlangıcını belli ediyor, ikincisi ise öğretmenlerin derse girmeleri gerektiğini bildiriyor öğretmenlere, tüm mahalleliyle birlikte. Ama bu zillerde bir sorun var ki bence çok büyük bir sorun. Öğrencilerin zili son zamanlarda türemiş "apaçi" diye tabir edilen, sempati duyduğum tüm yerlilerden ve yerli kabilelerinden soğutan müzik artığı. Bu nasıl mümkün olabilmiş? Öğrenciler alışılmışın dışında en ufak bir eğilim gösterecek olsalar -şekilsel olsa dahi- ortalığı birbirine katıp otorite kusan idareciler, bu hiç de onay görmemiş furyayı okulun içine kadar nasıl sokmuşlar? Ben dilekçe vermeyi de düşündüm. Kaldırılsın, doğru düzgün, alışıldık bildik bir zil koysunlar rahat edelim dedim. Hayır, biz de öğrenci olduk efendim bu nedir! Kravatımızı ümüğümüzden aşağı indiremediğimiz, gömleğin eteklerini pantolonun üzerinden sallandıramadığımız ve okula kesici-delici-teknolojik üçlüsüne mensup bir alet getiremediğimiz günlerden sonra bu genişleme (midesizlik bana kalırsa) bana fazla geldi. Sonra ayıp ettim ama, "Velileri ben miyim, kimse rahatsız olmuyorsa bana ne ki bundan? dedim. Oysa bir mahalleli olarak bile rahatsız olmam yeterliydi. Ancak insan her şeye alışıyor, ben bu zille uyanmaya da alıştım, sinirlerim de bozulmaktan vazgeçtiler.
Derken bu sabah zil sesi gelmedi. Deliksiz uyumuşum. Saat çaldı. Zil çalmadı. Okul yok mu yani? O sersemlikle bir pazar gününe saat kurmuş olabileceğimi bile düşündüm. Yavaş yavaş algı geldi: Bugün İstanbul'un kurtuluşunun yıl dönümü. Geldiğim günden beri içinde çalkalanmakta olduğum, ben de diğer İstanbulseverler gibi boğazına, yakasına, dalgasına, her bir şeyine aşık olayım diye beklediğim İstanbul'un kurtuluşu. Bugün İstanbul'a da ayıp ettiğimi anladım. 
Nasıl bir yüzleşme ve günah çıkarma gününe uyanmışım böyle...

1 yorum:

  1. çok ilginç değil mi? bir çok ilin kurtuluş günlerine denk geldim ama hiçbirinde okulların tatil olduğunu görmedim sadece okula giriş veya çıkışlarda öğrencilerin pek de saygı göstermedikleri saygı duruşları yapılırdı sonra gün her zamanki rutin şekilde devam ederdi. İstanbul'un büyüklüğünden veya belki de hakettiğinden tüm gün otobüslerdeki bayraklarla, okul olmadığı için çıkamayan servislerin trafiği rahatlatmasıyla, okul zillerinin getirdiği sessizlikle kurtuluş günü havası yaşandı, ilk defa yaşadım. İlginçti.

    P.S.: Farkında olmadan yazdığım giriş sorusunu cevabıyla bitirmem ise daha ilginçti. :)

    YanıtlaSil

Yorumu olan insanlara bayılırız biz.