22 Ekim 2011 Cumartesi

Rüyamdaki Aptal Kadın

Kerem bu sabah önce hafif sarsılarak, sonra da giderek kıkırdamaya dönen bir gülüşle uyandı. Rüya görüyordu. Ben uykuyla uyanıklık arasında gidip gelerek, çalar saatin nemrut sesini bekliyordum o sıra. İlk gülüşünde uyanıp onu seyretmeye başladım, kıkırdaması gerçekten gülmeye dönüştüğünde kendisi de uyandı. Bu sefer birlikte daha çok güldük. Gözünü açtı, gerindi, güldü, rahatladı, sonra "Uyanınca bana 'ekler' de, ben hatırlarım" diye not bırakıp uyumaya devam etti. Ciddi bir biçimde...Gün içinde ona "Ekler?" diye sorduğumda nasıl boş bakacak bana kim bilir...
Uyanmadan önce ben de bir rüya görüyordum. Tatsızdı, zihnimin içinde uyandım, yani rüya kafamda bitti ama bedenim henüz uyanmamıştı. Zaten uyumak ve rüya görmek oldum olası bir kördüğümdür benim için. Bu ilişkiyi hiç çözemeyeceğim.
Kime vaktinde neyi çok isteyip de diyemediysek bilinçaltımız çat diye yapıştırıveriyor adamın suratına rüyada galiba. Ya da kim hakkında içten içe olumsuz bir şey düşünüp, vakti zamanında bir türlü konduramamışsak, rüyada o adam öyle oluveriyor. Öcünüz varsa -ilgili bir rüya görecek kadar da şanslıysanız- alabiliyorsunuz. Mutsuzsanız -rüyanızda mutluluk sahnesi görecek kadar da şanslıysanız- mutlu olabiliyorsunuz. 

Beni sevmediğini bile bile, sırf nezaket kurallarımızdan ötürü yüzüne devamlı gülümsemek zorunda kaldığım bir kadın var. Her fırsatta iğneleyici laflarıyla beni rahatsız eden, kendisine cevap vermeyeceğimi bilmenin rahatlığıyla bu zehrini her platforma taşıyan o kadını rüyamda paçavraya çevirdim. Yine tek kaşı havada, imalarını gözüme gözüme sokuyordu sarımsak kadar beyniyle. Çocukluğunda ateşli bir hastalığa yakalanmış olabileceğini, bazı çocukların bünyesinde böyle hastalıkların izler bırakıp duygusal zekalarının gelişmesine engel olabileceğini, sosyal ilişki becerilerinden tamamen yoksun olabilecekleri gibi yalnızca kendilerinden daha basit gördükleri yaratıklara karşı -şefkat dürtüsüyle- iyi davranabileceklerini ve daha buna benzer bir sürü safsata sayıp döküyordum. Safsata diyorum çünkü çok komik, kadına laf sokarken bile "bilimsel" açıklamalar yapmaya uğraşmışım. Pek elit bir saldırı olmuş...Aslına bakarsanız gerçekte saçını elime dolayıp gayet de mahalle işi vermek isterdim ağzının payını. Ama işte kahretsin, salon kadını çizgimi aşamıyorum.
Velhasıl işe yaradı. Sahte bir özgüvenle doldurduğu bakışlarının içi boşalıverdi, kof kof gözleriyle beni seyrederken dudakları titremeye başladı. Hırsla arkasını döndü. "Terbiyesiz!" dedi ve gitti. 
Tanrım! Ne kadar saçma ve ne kadar garipti...
Kıkırdama seslerine eşlik edip rüyamdaki -gecikmiş ve sanal- galibiyetimi kutladım. Herkes kendi rüyasına gülsün. Dağılalım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumu olan insanlara bayılırız biz.