6 Ekim 2011 Perşembe

Sanırım Failimi Tanıyorum

İyilik herkesin içinde yoktur, herkes iyi değil. 
Temiz doğmuş olmak başkadır ama iyi olmak başka. İyilik insana sonradan bahşedilmiş olabilir, ordan burdan edinilmiş olabilir, ama özünde hali hazırda var olmuş olamaz.

Zor günler geçirdim. Geçti. Yollar kat etmişim.
Bir kere çok sert düştüm. Başım filan dönmedi, gözüm kararmadı. Biri beni itti. İçinde iyilik olmayan biri. Temiz ama iyilik edinememiş biri. Anladım o zaman, iyilik kendiliğinden başka şeylerle bağlantılıymış, mesela samimiyet, sadakat ve hoşgörü ile. İyilik olmadı mı bunlar da ziyan olurlarmış. Düştüğüm an bu düşünce bir önermeydi.

Bir zaman yerde kaldım. İnsan kendini -sanki düşmek kendi suçuymuş gibi- zavallı hissediyor. Kahrediyorsunuz kendi bacaklarınıza güvenmediğinize, üstelik son derece kuvvetli ve dinç olduklarını bildiğiniz halde. Kendi kucağınıza düşüveriyorsunuz. İçinizde körüklenen bir ateş harlıyor gelip boğazınıza dayanıyor ve diyor ki size: "Sen kendinle varsın, kendine sarıl. Her kelime bir zıttı var olduğu için anlam yüklenir. (http://en.wikipedia.org/wiki/Binary_opposition ) Beyazı gösteren siyahtır, doğruyu gösteren yanlış, kadını gösteren erkek, iyiyi gösterense kötü. İyilik herkeste olsaydı, mutsuzluk, kötülük, ihanet gibi edebi fakat kötücül sıfatlara sahip olmazdık. O zaman bu düşüncem hipoteze dönüştü. Ben yine yerde oturdum bekledim.

Hiçbir şey yapmadığımı düşünmenize sebep olan şey, şu ana kadar kendimi maktül durumunda tasvir ediyor oluşum değil mi? Aksine, ben çok düşündüm. Şimdi de gülmenize sebep olan şey, düşünmek kadar statik ve stabil bir eylemle düşüşüme çare aramış olmam, öyle mi? Ben yirmi küsur senelik hallerimi düşündüm günlerce. İçimde sevmek denen şeyin kat ettiği yolların izlerini sürdüm. anneme babama olan saf sevgimle başladım; yol beni, komşu teyzelere olan nezaket sevmesine, okul servisindeki özürlü çocuğa olan acımalı sevmeye, lisede hoşlandığım ilk çocuğa duyduğum hayranlıklı sevmeye, üniversitedeki hocama duyduğum gıptalı sevmeye ve sevdiğim ilk erkeğe duyduğum bağlılıklı sevmeye götürdü. Düzdü başta yol, eğrildi, kıvrıldı, indi çıktı, sonra hep indi...Çok derinlerde aradım yolun sonunu, içimdeki sevmek denen şeye ne olduğunu bulabilmek için yürüdüm de yürüdüm.


Dalmışım...Biri beni uyandırdı. Tam toparlanıp ayağa kalkıyordum o sıra, hazmetmeye hazırdım her şeyi. Her şey insanlar için klişesinin ilk etabından geçmiştim işte, şimdi sırada okkalı bir hastalıkla yüzleşmek ve sonra da sevdiğim birinin ardında içimde ateş gibi bir acı bırakarak ölümüne tanık olmak vardı. Sonra ben de feleğin çemberinden geçmiş olacak, görmüş geçirmiş, pişmiş bir kadın olacaktım. Bu aşamada artık bu düşünce benim için bir teoriydi: İyilik özünde yoktu ademoğlunun. Elde eden iyiliği nerden nasıl bulmuşsa bulup giyinmiş, yeryüzüne huzur dağıtmaya, dünyaya dönmesi için sebep vermeye devam ediyordu işte.

Birinin bana dokunduğunu bile anlamadım başta. Kalkmama yardım etti, üstümü silkeledi, avuç içlerime üfledi.
İnsan konuşarak ve konuşturularak iyileşiyormuş, biliyor muydunuz? Elbette biliyorsunuzdur, bir dünya psikolog, danışman filan var, tamam. Ama inanın bu benim kendi keşfim, o bildiklerimiz gibi değil. Her psikolog/danışman içinize dokunamaz, izin vermezsiniz, içinizi loş ışıktan başka bir ışık altında asla göstermezsiniz. Çünkü onlar cevapları soru sorarak isterler. Kilit, sorular sormadan konuşturmaktaymış.
Velhasıl, ben o inip de dibinde kaybolduğum çıkmazdan yukarı tırmandım tekrar ve başka bir yola saptım. Şimdi bu yol tenha, açık, geniş ve uzun. Sevmek serüvenine devam ediyorum. Yol kenarlarında iyilik arıyorum, sanıyorum ki çalılıktan böğürtlen toplar gibi durup iyilik devşirebileceğim, laf işte. Benim iyilik edinme yolum bakarak öğrenme olacak gibi. Çünkü şimdi yanımda iyilik sahibi biri var, ona bakıp taklit ederek öğrenirim belki diyorum.

Her an yine düşebiliriz, ama bu sefer ağlar mıyız? Tabiki de ağlarız, hem de nasıl. Ama nekahat bu sefer uzun olmaz. Biliriz ki sapılan her yanlış yolun geri dönüşü var, yokuş bile olsa. Feleğin çemberinde ikinci imtihanı görene kadar bize daha bir şey olmaz, salarız alyuvarları akyuvarları üstüne, galip çıkarız.

Vaktiyle biri benim içimdeki, gözüm gibi baktığım insanlığımın canına kastetti. Nitekim yaptı da. Şu zavallı bedenimizi bilmem ama insanlığımız için reenkarnasyon var.

Kevser

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumu olan insanlara bayılırız biz.