23 Mart 2012 Cuma

devrin arabaları

Devrim Arabaları'nı seyrettiniz mi?

Ne güzel sahnedir: Araba nihayet tamamlanır, gurur-endişe el ele, Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel oturur, marşa basılır, hareket eder, gidiyordur işte, "biz" yapmışızdır! Derken duruverir araba. Bir hüsran, bir yıkıntı. Gürsel "Garp aklıyla araba yaptık, şark aklıyla benzin koymayı unuttuk." der. 


http://www.youtube.com/watch?v=t3H_b-WZgZ0

Bu bence alt tarafı dikkatsizlik, belki de heyecan (boru değil, o zamanın teknolojisinden elimize ne geçebildiyse becerip otomobil üretmişsin) nasıl bir milli utanca ve yılgınlığa sebep olduysa, bir daha kimsenin arabadan laf açası gelmez, nerede kalmış üretim kararı almak... Bu tarihi sözle o anda perçinlenmiş olan ön yargı, tüm ulusun adamsendeciliğiymişcesine lanse edilir, ortam bizden anca bu olur, peh havasına büründürülür ve koca bir ulusun kaderine elle müdahale edilir. Bir devir-im böylece tıkanıp kalmış olur. 23 mühendisin alın teri, koymayı unuttukları bir depo benzinin içine karışıp gider.
Yıllar sonra orta birinci sınıfta ben, Türkçe dersinde okumaya mecbur bırakıldığım Henry Ford'un biyografisini okuyup çok etkilenirim. Vay, adam çağ açmış. Yirmili yaşlarımın başında Devrim Arabaları'ndan haberdar olduğumda daha çok etkilenirim. Bu kez farklı sebepten.

Ve yıllar sonra, az önce okuduğum bir haberle, aynı zihniyetin hüküm sürmekte ve ilerleyişimizi -eğer böyle bir şey sahiden varsa- baltalamaya devam etmekte olduğunu gördüm.
Hacettepe Üniversitesi'nde çift kol ve bacak nakli yapılan ancak pek çok talihsizlikle hayatını kaybeden Şevket Çavdar vakasının ardından, bugün üniversitenin Kompozit Doku Nakli Ruhsatı iptal edilmiş. "Aman siz ellemeyin" demişler resmen. 

Çavdar'ın ölüm haberinden sonra "işte takmasalardı o kolları bacakları adam ölmeyecekti" gibisinden sığ ve çaresiz savlar duyduk. Sahi mi? Takmasalar mıydı harbiden? Kimse bir şey başarmaya kalkmasa mıydı? Dünyada pek az rastlanan girişimlerin riskleri hesaplansa ama asla riske girilmese miydi? Her şey sadece Allah'a mı havale edilseydi? "Allah isteseydi zaten bu adama da kol bacak verirdi" mi denilseydi?

Duygusal yaklaşılması gereken şeye öküzce, hatta bazen acıtacak kadar yüzeysel; metin olunup mantıklı düşünülmesi gereken şeye duygusal yaklaşıyoruz. 
Doktorlar eleştirilebilirdi; hatta yapılan işlem, rahmetli Çavdar'a yapılan tüm uygulamalar... Ve hatta gerekliyse bu süreç yargılanabilirdi de. Ama ruhsatın iptal edilmesi... Bana safi sığlık, biraz da cahillik gibi geldi.

Bu karara içerledim, üzüldüm. Anlatmak istedim. 
Şu halde, başarılı olanı yüceltmek, yere göğe sığdıramamak; başarısız olanıysa itin götüne sokup çıkarmak gibi hastalıklı bir karakteristiğimiz var bizim.

Her devirde bir parıltı çıkıyor demek ki, herhangi bir alanda. Sonra aynı devir içinde mutlaka bir parıltı ziyan ediliyor. O devrin arabası/zayiatı o olmuş; belki bu devrin arabası/zayiatı da nakillerin kısıtlanmasıdır.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumu olan insanlara bayılırız biz.