29 Ocak 2012 Pazar

limon hikayesi


Sebzelikte unutulmuş, hareketsiz, sarı-yeşil, tüylü limoncağız. Günlerdir haber alınamamaktadır kendisinden, daha acısı, varlığı bile unutulmuştur. Son çare olarak buruk buruk kokusunu salar yattığı yerden tüm buzdolabına. Fark edilmek için yapabileceği son şeydir bu. Artık fark etmek zorundasınız. Üstüne yığılmış domatesleri, pırasaları, havuçları almak ve ona ulaşmak zorundasınız artık.

Tıpkı bu limon gibi içiniz çürüyor. Kokmaya başladınız.
Ondan farklı olarak, bulunmayı beklemektense kendiniz çıkmaya çalışıyorsunuz unutulduğunuz yerden.
Unutulabilecek, sonra bulunabilecek, ama yeniden kaybedilebilecek, sonunda yenisi alınabilecek bir eşya değilsiniz. Kendiniz isterseniz çıkarsınız, tıpkı kendinizi batırdığınız gibi.

Siz beklemezsiniz. Çünkü zaman sizin için farklı şekilde işler.
Hafızanızın içinde, zaman kaybetmeden binlerce kez yaşatabileceğinizi bilseniz bile  bu anı; bir daha bu anın gerçekliğine dönemeyeceğinizi bilirsiniz. Acele edersiniz. Gecikmek hep negatif, dakiklik hep pozitif bir anlam ifade eder hayatta. Kullanıldıkları yere ya da meydana getirdikleri sonuçlara bakılmaksızın, böyledirler.

Ve kabuğunuzu kırmaya çalışıyorsunuz.

Kabuğunuz sert. Önceden olduğundan daha sert. Eskiden yırtılırdı; artık kırılmıyor.
Artık değiştirmek o kadar kolay değil.


Gerçekler bazen az gelir.


Hayaller kurarsınız o zaman. Kurduklarınız kuyuya sallanan birer iptir. Tutunursunuz. Veya tutunmazsınız.
Hayallere saklanmazsınız fakat. Onlar artık birer malzemedir; kullanmanız gereklidir. Düşledikçe eğlenin gülümseyin diye geçmezler içinizden. Hayallerinizden pastalar, evler, kuşlar, adamlar ve kadınlar yapmanız lazımdır artık.

Çocuk değilsiniz. Hayal ettiklerinizi önce rüyanızda görüp ertesi gün unutup yenisini kuramazsınız. Artık kandırılamayacak kadar büyüksünüz.
Yeniden hayal etmeye başladıysanız, bu iyiye işarettir. Muhtemeldir ki tünelin sonunda bir ışık görünecektir eninde sonunda. Tünelin ne kadar uzun olduğu henüz bilinmese de. 
Neticede,

Yerin seni çektiği kadar ağırsın 
Kanatların çırpındığı kadar hafif.. 

Kalbinin attığı kadar canlısın 
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç... 
Sevdiklerin kadar iyisin,
Nefret ettiklerin kadar kötü.. 
Ne renk olursa olsun kaşın gözün, 
Karşındakinin gördüğüdür rengin.. 
Yaşadıklarını kar sayma: 
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna.


......
C.Y.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumu olan insanlara bayılırız biz.